İş hayatında da hayatta da kuraldır, neyi ölçerseniz onu alırsınız. İnsanlar ne söylediğinize değil neyin ödüllendirildiğine, neyin cezalandırıldığına bakarlar. Prosedürde ne yazdığının, yönetmeliğin ne söylediğinin, duvardaki poster değerlerinin bir önemi yoktur.
Mehmet Yılmaz’ın çok güzel bir makalesi vardı geçtiğimiz hafta. İçişleri Bakanı Eylül ayı trafik polisi faaliyetine ilişkin bir beyanatında, denetlenen kabaca 2.5 milyon araçtan 500binine ceza kesildiğini söylemiş. Dörtte biri hız ihlali, onu eksik periyodik muayene, emniyet kemeri, ehliyetsiz ve zorunlu sigortasız sürücülere kesilen takip ediyor. Şu tespiti yapıyor Yılmaz:
“Öyle bir görüntü ki sanki trafik polisimiz, trafiğin akışından hiç sorumlu değilmiş gibi!
Trafiğin akışını kendilerine dert edinmiş olsalardı bu listede geçemeyeceği kavşağı kilitleyenler, dönüşlerde uyanıklık edip ikinci hatta bazen üçüncü şerit oluşturanlar, zikzakçılar, korna ve ışık tacizcileri de listeye dahil olurdu.”
Sonra Kadir Topbaş’ın döneminde yapılan bir araştırmaya atıfta bulunuyor; İstanbul’un trafik sorununun dörtte birinin nedeni olarak “sürücü, yolcu ve yayaların trafik bilincine sahip olmamasını” işaret ediyormuş rapor. Peki trafik polisi denetimini buna göre yapmazsa bu “bilinç” nasıl oluşacak kendiliğinden? İnsanlar belki yaptığı hıza dikkat etmeye çalışacak, ama kuyruğa kaynak yapmaktan veya bana yeşil yandı diye ilerleyemeyeceği kavşağa burnunu sokup trafiğin kitlenmesinden hiç çekinmeyecek.
Görünen o ki, yönetim bir kültür oluşturmaktan çok cezalardan kendine bir gelir kaynağı yaratmakla daha fazla ilgili.
Yine yazısında Yılmaz Çetin Altan’ın “Batı’nın “düello” kültürüne karşı, Doğu’nun da “pusu kültürü” olduğu” tespitini hatırlatıyor. Bu da işin başka bir boyutu; konuya doğrudan yaklaşmaktan ve meselenin özüne müdahale etmekten çok, yandan, arkadan ve karşılık vermesine imkan vermeden müdahale.
Ne çok işimize işlemiş takiye! Konuyu özünden saptırmak, amacını saklayarak iş yapmak ve yargısız infaz etmek. Bir sorunu çözmek için konuyu etraflıca anlamaya çalışmak yerine sadece işine gelen yerden, senin çıkarına olacak şekilde sonuçlanmasını istemek.
İsyan bence en çok buna!