Aşkın Dünkü Çocukları

Salı akşamı “Aşkın Dünkü Çocukları” filminin galasına filmin yapımcısı reklamcılık duayenlerinden A. Selim Tuncer‘in davetlisi olarak eşimle katıldık. Selim üstadı Marka Konseyi’nden tanıyorum, pandemi döneminde Ekotürk’te hazırladığı “Soyut Şeyler Ekonomisi” programına konuk olma şansına erişmiştim. Ülkesi için değer yaratmayı “iletişim” yoluyla seçmiş bir aydın, bu konuda çok okuduğunu, düşündüğünü ürettiklerinden görebilirsiniz.

Cinegenna geçtiğimiz yıl da 28 Ekim 1923 Pazar günü ve gecesi Çankaya Köşkü’nde yaşananlara odaklanan Son Akşam Yemeği’ne imza atmıştı.

Selim üstad bu filmi neden yaptığını film için hazırladıkları tek nüshalı Havadis gazetesindeki köşesinde anlatmış;

“İbn Haldun’a göre birey ve toplum ilişkilerinin anahtar kavramı asabiyet’tir. Nesep asabiyeti soy ve akrabalık bağından kaynaklanan dayanışma ve toplumda aidiyet duygusudur. Sebep asabiyeti ise kan ve soy bağı gerektirmeyen, aynı toprağı, aynı ideali, aynı değerler sistemini, aynı tarihi paylaşmak gibi nedenlerle oluşan asabiyet duygusudur. İbn Haldun nesep asabiyetinin ilkel toplumlarda ve bedevilerde, sebep asabiyetinin ise medeni toplumlarda görüldüğünü söyler.”

İnsanın kurduğu medeniyet iş birliğine dayanıyor. İş birliği, onun da ön koşulu güven sayesinde tek başımıza başaramayacağımız işleri bir kabileden başlayıp bugün dünya ölçeğinde el ele vererek üstesinden geliyoruz. Medeniyete en büyük tehdit ise “karşıt”lığın bu birlikte, ortak gelişme, ilerleme ülküsüne zarar vermesi. Irk üzerinden, din üzerinden, cinsiyet üzerinden toplumlar bölünüyor.

Filmin hareket noktası bu; hepimiz çocuk olduk. Çocuklarda bu önyargıların izi görünmez, çocuk engelli arkadaşını ayırmaz, başka milletten ve dinden arkadaşını yargılamaz. Çocuğun yaşantısı ise oyun üzerine kurulu, zira insan gibi başka bir çok canlı oynayarak öğreniyor. Bir önceki cümlede çocuk kelimesini insan ile değiştirsek daha doğru olacak. İnsan yarattığı kavramlar, hikayeler üzerinden yaşama şekil veriyor, bu anlatılara inanan insanlar iş birliği yapıyor, barışta ve savaşta.

Neden ayrışmayı körükleyen hikayelere değil de birleşmeyi, ortaklığı teşvik eden hikayelere inanmayalım. Bu gerçekten kader değil bir seçim meselesi.

der ya kitap kulübümüzde Ocak ayında okuduğumuz ve dün akşam konuştuğumuz “Neksus”ta Harari de özetle bunu söylüyor.

Filme dönersek “Ünye’nin Dünkü Çocukları” bir kurgu değil, 2015 yılında kurulmuş gerçek bir dernek. Ekşi’de “o lekeler silinmez” adlı kullanıcı şöyle tanımlamış: “her siyasi görüşten ve inançtan çılgın Ünye’lüyü ve Ünye’yi sevenleri içinde barındırır; tam bir Türkiyelilik manifestosudur, mizahla, neşeyle, vatanseverlikle ve çocuk saflığıyla yoğruludur.”

Film zengin oyuncu kadrosuyla, müzikleriyle, duygulu hikayesiyle ve yüksek kaliteli görselleriyle hoş bir zaman geçirtiyor. Sonraki Karadeniz gezim için Ünye’yi listeye koydum. Siz de izlemek isterseniz yarından itibaren sinemalarda.

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın