Öğretmenlere şükranlarımızı sunduğumuz gün 24 Kasım. Bir ülkenin geleceğinin temel taşı öğretmenler.
Bu fotoğraf Aydın’da garın önündeki meydanda çekilmiş, Ziraat Bankası hala orada, bilenler tanıyacaktır. Üzerinde Polis yazan bina ise ben bildim bileli orada değil. Yıl 1940’ların sonu, 1950’lerin başı olabilir. Zira resimdeki fötr şapkalı bey dedem, yanındaki güneş gözlüklü hanımefendi ise anneannem. Ama resimde annem yok, ilkokulu bitirmiş olsa gerek. Bir ilginç detay daha dikkatimi çekiyor, Ziraat Bankası’nın uçuşan perdeleri siyah. Bunu annemin çocukluğuna dair anılarından hatırlıyorum, ikinci dünya savaşında karartma uygulanırmış geceleri. Bekçi sokakları gezerken penceresinden ışık sızan evlerin kapısını çalıp perdeyi düzgün örtmeleri için uyarırmış.
Anneannem ve dedem Cumhuriyet’in ilk öğretmenler neslinden, onların tüm Aydın’da nasıl saygı gördüklerine şahidim. Maddi açıdan da hiçbir sıkıntıları olmadı; kızlarını İstanbul’da okutmaya, kendilerine ev ve arabaya almaya, seyahatler etmeye imkanları oldu.
Bugün öğretmenler mezun olduklarında yıllarca atanmayı bekliyorlar, kimi bambaşka işlere yöneliyorlar. Öğretmen olarak çalışanlar bırakın seyahat etmeyi, tatil yapmayı, sosyal, kültürel yaşam için para harcamayı kendilerini zor geçindiriyorlar. Acaba onların düştüğü durum, “muasır medeniyetlerin” gerisinde kalmamızın nedeni mi, sonucu mu?
Önce Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk, sonra anneannem, dedem, bana bir harf öğreten tüm öğretmenler, çocuklarımın öğretmenleri olmak üzere tüm cefakar öğretmenleri hayırla yad ediyor, hayattakilerin ellerinden öpüyorum. Eğitim reformu önce öğretmenlere yatırım yapmakla başlayacak. O nedenle Öğretmen Ağı ve KODA – Köy Okulları Değişim Ağı gibi oluşumlara da şükranlarımı sunuyorum.