Muhallebi çocuğu

Emirgan Sütiş benim için çocuklarımız daha bebek arabasındayken, kapısındaki kuyruğa takılmamak için sabahın 7-8’inde gittiğimiz bir haftasonu kahvaltı keyfine karşılık geliyor. Asırlık ağaçları altında, garsonların aradan zor geçtiği, hiç boş kalmayan masalarıyla lezzetli ve boğaza nazır bir aile geleneği. Uzun zamandır gitmiyoruz, çocuklar o böyle zamanlardan keyif almadıkları ve aldırmadıkları çağlarındalar.

“Ben bir muhallebi çocuğuyum” adlı kampanyalarını gördüm. Beni bir merak aldı, brief’i neydi acaba diye. Muhallebi yemenin toplumda bir zayıflık veya gocunulacak bir tavır olduğuna dair bir tespitleri olsa gerek. Tüketicilere mi sordular acaba neden muhallebi yemiyorsunuz diye, onlar da böyle “makul” bir yanıtla mı çıkageldiler?

Muhallebi gibi tarihi, kültürümüze has bir yiyeceğin savunmasını yapmak resimdeki arkadaşlara düşmüş. Hayır ben ayrımcılık yapıyor değilim, hepsini bir araya toplayıp ötekileştiren kendileri.

Aralarında bir de Metin Amca var, “Yılların geleneksel lezzeti, ne yaş tanır ne de tarz! Yılların Emirgan Sütiş müdavimi Metin de bir muhallebi çocuğu.” diye tanıtmışlar.

Yalnız daha yakından bakınca yedikleri muhallebi gibi görünmüyor. Sütlaç ve kazandibi de görüyorum. Websitelerinde ise ne sütlaç ne kazandibi var. Ama onların yerine fıstıklı ve incirli muhallebiler var. Acaba onların hikayesi anlatılsa daha mı cezbedici olurdu? Bir ürün (hele böyle geleneği olan bir ürün) sahip olduğu değerler üzerinde mi yükselmeli, yoksa sosyal medya jargonuna veya tarzına mı teslim olmalı?

Eğer ikincisi diyorsanız benim ajansa bir sonraki kampanya için bir önerim olacak.
İnsanın ters gitmeye görsün işi, muhallebi yerken kırılır dişi sözünden hareketle; “işleriniz ters gitse de dişinizi kırmayan, size keyif veren muhallebi”. Cast olarak da işi ters giden kişiler kullanılabilir; kaza yapmış adam, yanında ofis kolisiyle işinden olmuş kadın…

#bmei #2 Bu hashtag’i takip ederseniz, zamanla biriken koleksiyona ulaşabilirsiniz.

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın