Kokular ve anılar

Kendi işinizi yaparken uyku dışındaki zamanınızda işleriniz ön alıyor. Hele de solopreneur’seniz her iş sizde, iş hiç bitmiyor. Şikayetçi miyim, değilim, çünkü 40 küsur yaşından sonra anladım ki bağımsızlık benim temel değerlerimden, kaldı ki yaptığım işten ve içerik üretmekten büyük keyif alıyorum. Ama çoğu zaman işin ayarını kaçırıyorsunuz, ailenizin size olan desteğini, size açtıkları alanı suistimal ediyorsunuz.

Oğlumla Cumartesi sabahı futbol okulundan dönüyorduk. Havadaki o isli kokuyu sevdiğini söyledi. O kokunun biraz da deniz rutubetiyle karışanını ben de çok severim. Ortaokuldayken bazı Şubat tatillerinde, babam iş için İzmir’den İstanbul’a giderken beni de yanına alırdı. Sabah Varan’dan Gümüşsuyu’nda inerdik. Oradan Karaköy’e geçip, camları buğulanmış börekçide sıcak süt ve su böreği ile kahvaltımızı yapardık. İşte İstanbul o kış sabahları öyle kokardı. Hala öyle kokuyor ya, 40 yılda eski mahallelerde yakılan kömür değişmedi.

Oğlumun bu kokuyu sevmesinde acaba benden aldığı genetiğin ne kadar payı vardır diye aklımdan geçti. Ama asıl “acaba ben oğluma hangi kokuları, hatıraları bırakacağım” diye düşündüm.
Hala benimle bir yerlere gitmekten, hele de otobüsle, metroyla gitmekten keyif alıyor. Belki 2-3 yıl daha sürecek bu ilgisi. O yüzden önümüzdeki yıl daha fazla gezme planları yapmaya karar verdim. Nasılsa yazacağım yazılar, okuyacağım kitaplar bitmiyor. Bari anıları çoğaltalım.

Not 1: Bu fotoğraf 8.5 yıl öncesinden Kiev’den, oğlum 4 yaşında, mahremiyetine halel getirmeyeceğim bir kare seçeyim dedim de ☺️

Not 2: Çocuklarla İstanbul’da hafta sonları gidilecek müze, sergi, tiyatro vs hakkında güvenilir ve kaliteli bir derleme yapan tek bir kaynak biliyor musunuz? Mesela paralı bir haftalık whatsapp grubu hizmeti olsa kesin satın alırdım.

(Yorumlardan öğrendiğim kadarıyla IBB’nin Radar uygulaması bayağı yardımcı oluyor)

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın

Okumaya devam edin