En iyi fikirlerin kazandığı bir şirketi nasıl kurarsınız?

Ray Dalio’nun “En iyi fikirlerin kazandığı bir şirketi nasıl kurarsın” başlıklı TED konuşmasını dinlemiştim, Adam Grant’in Orijinaller’ini okuyunca tekrar hatırlayıp dönüp izledim.

Ray Dalio 1982’deki finans krizinde herşeyini kaybettiğinde nasıl olup da küstahça fikrini savunup yanıldığını anlatıyor. Sıfırı tükettiğinde haklı olduğuna hiç şüphesi olmadığı için hataya düştüğünü anlıyor. Şirketini tekrar ayağa kaldırırken onun fikrini stres testine tabi tutacak akıllı insanları işe almaya karar veriyor. Sadece benim dediklerimin uygulandığı bir otokrasi veya her fikrin denk görüldüğü bir demokrasi değil bir fikir liyakat düzeni yaratmaya karar verdim diyor. Bunun için de radikal gerçeklik ve radikal şeffaflığa ihtiyacımız olduğunu anladım diyor. Dot collector adını verdikleri bir yazılım yapıyorlar. Bir toplantıda söylenen fikirler, tespitler not alınıyor. Aynı anda herkes ipad’inden bu görüş hakkındaki yorumlarını 1-10 arasında puanlayıp yorum bırakabiliyorlar. 24 yaşındaki iyi bir okuldan mezun bir genç kız CEO’nun o konuda sığ baktığını yazıp 10 üstünden 3 verebiliyor. Ama aynı zamanda toplantıda herkesin puanını ve yorumlarını da okuyabiliyor. Ve kendine şu çok önemli/anahtar soruyu sorabiliyor: Haklı olduğumu nasıl anlarım? Aynı zamanda arka tarafta çalışan bir algoritma insanların düşünce yapılarını çözmeye başlıyor ve onlara kişisel tavsiyelerde bulunuyor. Hatta kişileri birbirlerini tamamalayacak eşleştirmelerle takımlar oluşturabiliyor. Yaratıcı ama analitik tarafı çok kuvvetli olmayan bir çalışanla analitik yanı kuvvetli ama yaratıcı olmayan birini eşleyebiliyor. Daha da ileri gidip algoritma insanların inanırlıklarını (ne kadar haklı olduklarını) ölçüyor ve genel eğilim bir fikri destekliyorsa bile, inanırlıkları yüksek olan kişiler karşıysa tavsiyesini yeniden ağırlıklandırarak sunuyor.

Gerçek olmayacak kadar iyi değil mi? Şeffaflık bir toplulukta en çok inandığım mevhum, bilginin, bilimin kutsanması da öyle. Ancak insanların duygularını bu derece hiçe saymak bana ters geliyor. Dalio da bunu söylüyor, bu (birinin size yanlış olduğunuzu söylemesi) kolay değil ama bir süre sonra buna çalışanlar alışıyor diyor. Çünkü aslında bir parçamız (preforantal korteks) doğruyu bilmek istiyor, bir parçamız da (amigdala) bunu tehdit olarak görüyor. Evet belki nüfusun %25-30’una böyle bir çalışma şekli hiç bir zaman uygun olmayacak ama kendimizi bu yönde geliştirebiliriz diyor. Bridgewater çok başarılı bir hedge fund olarak değerlendiriliyor, sanıyorum finans gibi bir alanda (ve bir şirket özelinde) bu gerçekten işe yaramış.
İnsanların birbirlerine aşırı nazik olup gerçeği söylememeleri de samimi değil, bu bana özel yaşamda da stres yüklüyor. Öyle bir şirketin veya oluşumun da sürdürülemeyeceğine inanıyorum. Galiba ortak (evrensel) değerler üzerinde mutabakat sağlayıp, algoritmanın yardımına da sırt çevirmeden duyguyla mantığın arasını bulmak lazım.

Adam Grant’in Orijinallerini konuştuğumuz kitap kulübümüzdeki söyleşimizi dinlemek için:
https://www.meteyurtsever.com/2021/11/01/dyf-kitap-kulubu-ile-orijinaller/
Resim kaynağı ve videoyu da izleyebileceğiniz bir makale: 
https://harrisonlo.medium.com/a-quest-for-meritocracy-6946f2c315e4

Bunu paylaşın
Tartışmaya katılın